War of the Ring

War of the Ring

Jan 10, 2025

Yazan: Özgür Ergüney


War of the Ring ilk versiyonu 2005’te çıkmış, yani oyun neredeyse 20 yıldır hobiye gönül verenlerin masalarına iniyor. Ares tarafından 2016 yılında çıkarılan 2nd edition BGG’de savaş oyunlarında birinci sırada. Ama War of the Ring sadece bir savaş oyunu değil. Hikayeye uygun olarak bir de Gizli Hareket (hidden movement) mekaniği var ki bu oyuna dev bir heyecan öğesi katıyor. Ayrıca çektiğimiz birbirinden ilginç senaryo kartlarıyla beraber oyun bir Lord of the Rings hikayesini baştan yazma makinesine dönüşüyor.

Bizim bu oyunda ne zamandır gözümüz vardı da, hem öğrenme hem oynama süresinin uzunluğu gözümüzü korkutuyordu. Ama bu sene sonu tatilime girerken bir cesaret geldi, oyunu aldık. Oyun mu oynuyoruz, dönem ödevi mi yapıyoruz belli değil demeden, 40 sayfalık kural kitapçığını hatmettikten sonra bir iki de video seyredip bilgileri pekiştirdik. Ertesi sabah oyuna giriştik. Öncelikle 200’ün üzerinde mini figürü ayıkladık, ordularımızı güzelce dizdik. Sonra başladık onları haritaya yerleştirmeye. Orta Dünya’ya aşinayız ama yine de South Ithilien nerede deyince şıp diye bulamıyor insan. Onun için bir rehber indirdik hemen. Sonra kartları dizdik. Kartlara bakmaya başlayınca oyunun derinliği karşısında afalladık.

Yukarıda da kısaca değindiğim gibi oyunun bir büyük strateji kısmı var. Asker toplama, ordu yürütme, kale kuşatma vs. Burası klasik savaş oyunu. Ama bir fark var, Özgür İnsanlar yaklaşan tehlikenin farkında değil. Beş uygarlığı da dolaşıp onları uyandırmak ve savaşa hazırlamak gerekiyor. Bir yandan yüzük kardeşliğindeki yedi kişi (oyunda Frodo ve Sam tek kişi kabul ediliyor) hem yüzüğü Kıyamet Çatlağına’na götürmek için Frodo’ya yoldaşlık edebiliyorlar, hem ayrı ayrı hareket ederek milletleri uyandırıp gerekirse orduların başına geçebiliyorlar. Frodo ve Sam hareket edebilmek için görünmez olmak zorunda, ama hareket edince Sauron bunu hissediyor ve başlıyor yüzüğü aramaya.

Oyunda tüm bu manevralarla ilgili 96 adet kart var. 24’er karakter kartı, 24’er olay kartı ile iki taraf tamamen asimetrik bir mücadeleye girişiyor. Kartların üst kısmı senaryoyla ilgili, alt kısmı savaşlarla ilgili. Duruma göre hangisini oynayacağınız size kalmış.

Mesela şöyle bir kart var: Üst kısım > Entler uyanıyor: Ent Meclisi. Ak Gandalf oyundaysa ve bir yoldaş Fangorn’daysa oynayın. 3 zar atın. 4’ten büyük attığınız her zar Orthanc’daki Gölge Ordusu’ndan bir birime zarar verir. Ordu tamamen silinirse ve başlarında bir Nazgûl varsa, o da yok olur. Saruman oradaysa ve baştan ordusuzsa ya da ordusuz kalırsa onu da yok edin. Fangorn’daki kişi Beyaz Gandalf ise bir karakter kartı daha oynayın. Alt kısım > İsimsiz Orman: Eğer savunma halinde bir ordu Rohan, Fangorn ya da Ortanc’daysa oynayın. Attığınız zar ya da liderin tekrar attığı zar başarılı olursa bir puan daha alın.

Bunun gibi bir sürü ayrıntılı kart. Peki bunca şey nasıl olacak da olacak? İşte işin güzelliği burada, eğer kartın getirdiği bonusları istiyorsanız, bunca şeyi siz olduruyorsunuz. Tabi bu sadece bir tane kart, elinizde bir seferde 6 kart oluyor. Her el 2 kart çekmek zorundasınız, istediğiniz kartı tutmak, atmak, kullanmak size kalmış. 

Bu tür ayrıntılı senaryolu oyunlarda bazen insan ben mi oyunu oynuyorum, yoksa oyun mu beni oradan oraya sürüklüyor diye hissedebiliyor, ki ben şahsen ne PC’de ne masa üstünde hikaye odaklı oyunları pek sevmem. Hikayenin, varsa eğer, oynarken benim aldığım kararlar sonucu oluşmasını isterim. İşte bu oyunda tam öyle oluyor, hem kartları seçerken, hem taktiksel haritada orduları oynarken, hem gizli hareketin güzergahını planlarken, hem de diğer kahramanlara görev dağıtırken bir sürü bir sürü kararlar alıyorsunuz. Ve olaylar tamamen bu seçimlerle şekilleniyor.

Peki bunca karar alıyoruz, uzun analiz paraliz anları oluyor mu? İlginçtir ki hiç olmuyor. Tur başında kartları çekince iki taraf da kartları okuyor, zarları atınca hangi kartları oynayabileceği kafasında şekilleniyor. Sonra tık tık tık oynuyorsunuz. Kartları öğrendikçe de okuma ve karar süresi kısalıyor zaten.

İlk oyunumuz öğrenme oyunuydu, minileri ayıklaması dizmesi dahil 5-6 saat sürdü galiba. İkinci oyun 4 saati biraz geçti, artık oyunu öğrenmiştik ama kartlara tam aşina değildik. Bu oyunda Frodo yüzüğü Kıyamet Çatlağına’na atmayı başardı, ama ne pahasına? Kuzeyi savunduk ama kahramanların şanlı direnişlerine rağmen Minas Tirith kaybedildi. Sonradan Rohanlılar kaleyi geri aldı, ama yeni kral olan Aragorn ölmüştü çoktan. Oyunda öyle bir kart yok ama Éowyn’in ağıtını kalbimizde hissettik. Hüküm Dağı’na yanımda üç kişiyle girdim, hepsini yolda yozlaşma puanı almamak için feda etmek zorunda kaldım. Oyunu kazandım ama hiç sevinemedim.

Bir kaç saat ara verip üçüncü oyuna daldık. Artık kartları da öğrendiğimizden bu oyun daha hızlı aktı, yine de 3 buçuk saati bulduk. Bu sefer yüzük kardeşliğini Hüküm Dağı’na girmeden dağıttım. Gimli ve Legolas kuzeyde; Boromir, Merry ve Aragon Gondor’da destanlar yazdı. Gollum’un erken gelen klavuzluğu yetmedi, Frodo yozlaştı. Oyunu kaybettim. Ne yalan söyleyeyim, burada gözyaşlarıma hakim olamadım. 45 yaşında bir insanım, neredeyse 20 senedir eşimle oyun oynuyorum, skirmish olsun savaş oyunu olsun 2P oyunları özellikle çok oynarız, kazanırım, kaybederim, asla mesele yapmam. Ben kaybettiğim için ağlamadım ki, Frodo ve Sam’e ağladım. Benim bildiğim Sam asla yozlaşmaz. Sanırım Frodo onu da kendini de uçuruma sürükledi. O kadar çok üzüldüm ki eşim bir daha oynamayalım bu oyunu dedi. Ama hikaye böyle bitemezdi. Kendimi toparladım, ertesi gün için sözleştik.

Önce biraz strateji klavuzları okuduk. Moria’dan gitmek istememiştim, yolu kısaltıyordu ama tehlikelerle doluydu. Bir çok tecrübeli oyuncu buranın yine de iyi bir yol olduğunu yazıyordu, bu sefer bunu denemek istedim. Daha ilk adımda 3 yozlaşma puanı alınca Gri Gandalf’ı feda ettim (Gandalf ölse de Beyaz Gandalf olarak dönebiliyor, Merry ve Took da ölmüyor sadece gruptan ayrılarak saklanabiliyorlar) Hemen moralim bozuldu ama Moria yolunu denemeye kararlıydım, hikayede de oradan gidiyorlardı zaten. İşler kötü gitti, Sauron her adımımda 6 atıp Frodo’yu görmeyi başardı. Görüle saklana zar zor da olsa Moria'dan çıktık, Lorien’e kendimizi zor attık.

Lorien'de bizi Ak Gandalf karşıladı. Elfler de sağolsunlar, bize çok iyi baktılar, moraller düzeldi. Kardeşlik burada ayrıldı, Gimli ve Legolas yine kuzeye çıktı, Aragorn bu sefer tek başına güneye gitti, biz Hobbitler ve Boromir Hüküm Dağı’na ilerledik. Neredeyse her adımda fark edildik, iki Hobbit birer yozlaşma puanını yüklenip teker teker gruptan ayrıldı, biri Gondor’a diğeri Rohan’a yardıma gitti. Frodo ve Sam’i Hüküm Dağı’nın kapısına asıl hikayede onlara ihanet eden Boromir götürdü. Onunla da “Artık Yalnız Yürüyeceğim” kartını oynayarak vedalaştım, bir yozlaşma puanını da ona vererek sadece 4 yozlaşma puanı almış ama (Gri Gandalf hariç) kimseyi feda etmemiş bir şekilde içeri girdim. Yalnız kaldığımızı gören Gollum hemen yanımıza koştu. Yolda topladığım mithril yelek, Elf pelerini, Galadriel’in duaları filan tokenlerinin de yardımıyla yüzüğü yok etmeyi başardım. Gelen bütün Joker zarlarını Frodo’nun tekrar saklanmasına ayırdığım için Minas Trith savunması eksik kaldı. Aragorn (ve Merry) yine öldü ama bu sonuca razı oldum. Bu son oyun 3 saat 15 dakika sürdü.

Dikkat ederseniz sadece kahramanların başından geçenleri kısaca anlattım. Pelargir’i tek başına 4 el savunan isimsiz taburu, Woodland düşünce uyanan ve Elflerle düşmanlıklarını bir kenara bırakıp orayı geri almak için canlarını feda eden cüceleri, Shire’daki hobbit köyünü korumak için evlerini bırakan Kuzeylileri, ve daha onlarca unutulmaz olayı anlatmaya yerimiz müsait değil.

KOT discord’da yazmıştım, 2002 yılıydı galiba, o zaman eşimle ilişkimiz yeni yeniydi, sinemaya gideceğiz, LotR 2 geldi diye yerinde duramıyordu. Benim fantasy edebiyatına hiç merakım yoktu, kitabı bilmiyorum, ilk filmi izlememişim. Hemen bir yerlerden CDsini bulup 17 inçlik tüplü bir monitörde seyrettik ilk filmi, ve ben büyülendim, sinemaya koştuk, ikinci filmi sinemada izleyince iyice aklım çıktı. Sonra kitabı da okudum, o zaten ayrı efsane (çevirisi de muhteşemdir bu arada, okumayan varsa hemen alsın okusun) Bu oyunu alınca fark ettim ki, Orta Dünya'ya hayran olmak, oradan merak sarıp Faerun'u keşfetmek, oradan Baldur's Gate, oradan D&D board game ve kutu oyunlarına giriş, benim için bu hobinin başladığı yer LotR ve bu oyunu oynamak, bir tam daire çizmek, macerayı tamama erdirmek gibi oldu.

Bu oyun ve benzer mekaniklere sahip Star Wars: Rebellion ya da daha yeni çıkan Dune: War for Arrakis gibi oyunları çok oynayan tecrübeli oyuncular zevkin oynadıkça çıktığı konusunda hem fikirler. Oyun düzenli oyun oynayacak sıkı bir arkadaş, eş, kardeş, ev arkadaşı istiyor. İyi seviyede İngilizce istiyor. Öğrenmesi, kurması, ve özellikle de ilk oyun zaman ve emek istiyor. Ama sonrası unutulmaz deneyimler.

Buraya kadar okuyanlara vaktiniz için teşekkür ederim, sevgiler.


(Not: Görseldeki 3D print parçalar oyuna dahil olmayıp sonradan eklenmiştir)

Paylaş: