Oyuncular BGA Awards 2025 ödüllerinin sahiplerini belirledi.
Board Game Arena kullanıcılarının oyları, BGA Awards 2025 ödüllerinin sahiplerini belirledi.
Da Vinci Board Game Cafe’nin Şubat 2025 sevkiyatına göz atanlar listede epey bir savaş oyunu ve savaş temalı kutu oyunu olduğunu fark etmişlerdir. Biz Türkiye’deki bir avuç wargame meraklısı bazılarının geleceği müjdesini önceden almıştık ama beklemediğimiz birçok sürpriz de geldi. İşçi yerleştirmeli, ekmek yapmalı, çiçek toplamalı oyunlarımız bir süre raflara kaldırıldı ve masalarımızı muharebe heyecanı kapladı. Acaba ne bağırıp duruyor bu akınlarda, çocuklar gibi şen olan koca koca adamlar, kadınlar diye merak eden varsa diye bir Memoir ’44 yazısı yazmak şart oldu. Daha doğrusu bir Commands & Colors yazısı.
Önce biraz tarih, tarih sevmeyen zaten bu yazıyı hemen atlayacaktır diye düşünüyorum. Commands & Colors, Amerikalı oyun tasarımcısı Richard Borg’un tasarladığı ve ilk ticari oyunu 1999’da çıkmış olsa da 80'lerden beri geliştirdiği basit, anlaşılır, başı sonu belli ve çok da eğlenceli bir oyun sistemi. 1948 doğumlu Borg, üniversite yıllarından beri minyatür savaş oyunları oynarmış. 70'lerin sonunda iş dolayısıyla yaşadığı yerden ve dolayısıyla oyun grubundan uzak kalmış ve o dönem C&C sisteminin proto versiyonunu tasarlamış. 6 ay sonra dönünce grubuyla oynamaya başlamışlar. Önce Amerikan İç Savaşı’nı, derken gruptaki farklı insanların merak duyduğu farklı tarihi dönemleri ellerindeki minilerle oynayıp durmuşlar. 25 yıldır çıkan C&C oyunlarının çoğunun temelleri bu oyunlarda atılmış.
Sistemin basit, anlaşılır, başı sonu belli olduğunu özellikle belirttim, çünkü bu üç özellik C&C öncesi savaş oyunlarında pek bulunmuyordu. Modern savaş oyunları 19. yy’ın başlarında Prusya Ordusu’nda ortaya çıkmış. Subayların satranç (ya da Uzak Doğu’da Go) gibi taktiksel alan kontrolü oyunları oynamaları zaten adettenmiş ama Leopold von Reisswitz adında bir subay bunların yeterli olmadığını, savaş alanında askerlerin uğraşması gereken coğrafya başta olmak üzere türlü zorlukların simüle edilmesi gerektiğini düşünüyormuş. Daha sonra oğlu da demiş ki, evdeki hesap da her zaman çarşıya uymuyor, bir atın nalındaki çivi düşüyor ve bu zincirleme bir şekilde olayları etkiliyor, bunu simüle etmek için de zar atmalıyız. Ayrıca bu oyun, yanımızda taşıyabileceğimiz şöyle çekmeceli oyun halılı güzel bir sandığa sığmalı ki krala layıkıyla sunum yapabilelim. Oyunu geliştirip krala sunmuşlar, kral çok beğenmiş. Hem Kraliyet mensupları hem ileri gelen subaylar başlamışlar oynamaya. “Kriegsspiel” yani Almanca Savaş Oyunu, Prusya’nın askeri başarılarının nedenlerinden birinin bu stratejik ön çalışmalar olduğunu fark eden önce Fransız, sonra diğer ordulara kısa zamanda yayılmış ve bir süre sonra subay eğitiminin bir parçası haline gelmiş.
Savaş oyunlarını ilk defa bir kural kitabı ile halka sunan kişi ise bilim kurgu yazarı H.G. Wells. “Little Wars” 1913’te yayınlanmış. Bu sistem, o zamanların kurşun asker setleriyle oynanıyormuş ve topları da gerçekten minik toplar atıyormuş; karşı tarafı vurmak için gerçekten fiziksel olarak vurmanız bekleniyormuş. Kriegsspiel sistemine göre çok daha basit de olsa, gerçek bir muharebeyi olabildiğince gerçekçi bir şekilde simüle ettiğinden oyunlar uzun saatler, bazen günler sürüyormuş.
Daha kısa süren ve daha “eğlenceli” savaş oyunları 70'lerde çıkmaya başlamış. Özellikle Dungeons and Dragons sisteminin yaratıcısı Gary Gygax ve arkadaşlarının daha eski oyunu Chainmail bu konuda öncü olmuş. Borg, TSR oyunlarını test eden çekirdek gruptaydı; Gygax gibi o da savaş oyunlarında sadeleşme taraftarıydı, aynı zamanda D&D ve kutu oyunlarını da çok seviyordu ve savaş oyunlarını savaş temalı kutu oyunlarına dönüştürmek istiyordu. Yani başlayınca 1-2 saatte bitsin. Masaya yeni gelen birisi oyunu kolayca ve kısa sürede öğrenebilsin. Coğrafi öğeleri bir yere tek bir altıgen koyarak simüle edelim. Böylece tek bir haritayı istediğimiz gibi hemencecik değiştirelim. Engeller, tepeler, hendekler her şey bir anda masada belirebilsin. Oyun eğlenceli ve tahmin edilemez olsun. Bazen şansınız yaver gitmesin. Haberleşmenin zorluğunu, kişisel başarıları, o sırada birden yağmur başlamasını, savaş sisinin yarattığı bir sürü ilginç durumu tek tek simüle etmek yerine kart ve zarlarla kolayca kuralım, bozalım ve tarihi tekrar yazalım.
Serinin ilk çıkan oyunu, Amerikan İç Savaşı’nı anlatan Battle Cry. Sonra Days of Wonder’dan çıkan ve 2. Dünya Savaşı muharebelerini konu alan Memoir ’44 geliyor. Memoir ’44, tabi ki teması itibariyle başka bir wargame ülkesi olan İngiltere’de de çok seviliyor ve dünyaya açılıyor. Sonra GMT, minyatür maliyetini azaltmak için küplerle oynanan ve Roma x Kartaca muharebelerini canlandıran Commands & Colors Ancients’ı çıkarıyor; ki bugün aranan, bulunamayan “Holy Grail” bir oyundur kendisi. Napolyon Savaşları, 1. Dünya Savaşı, Bizans x Sasani savaşlarını konu alan Medieval, Fantazi temalı Battlelore, 1. Dünya Savaşı'nı anlatan The Great War, Feodal Japonya döneminde geçen Samurai Savaşları ve hatta uzay temalı Red Alert, bu sistemin diğer oyunları.
Oyunların sistemi aynı ama her oyunun birimlerinin özelliklerinde ya da taktik kartlarında dönemin ruhunu yansıtan değişiklikler var. Örneğin, Samurai Battles’ta onur puanı diye bir şey var; ateşli silahları olan birlikler çok güçlüler ama onur puanı alamıyorlar. Bu oyunda ayrıca liderler var ve bir lider, askerlerini kaybederse geri çekilebildiği gibi seppuku yapmayı da seçebiliyor; bu durumda karşı taraf o birliği yok ettiği için puan alamıyor. Gibi gibi, mesela Memoir ’44’te olmayacak bir sürü anlamlı ayrıntı giriyor devreye. O yüzden, sistemi seven mümkünse her oyunu istiyor, mesela ben
Ben C&C sistemiyle Battlelore 2nd edition ile tanıştım. O oyunu almamız da ilginçtir; “Bunlardan İstiyorum” diye bir siteden Star Wars Imperial Assault oyununu almıştık. Oyunu beklerken bir telefon geldi; sitede sorun olmuş, oyun elimizde kalmamasına rağmen ödeme alınmış, “size başka bir oyun gönderelim” dediler ve Battlelore (artı küçük bir oyun daha) gönderdiler. Bu tarz oyunlara Warhammer’dan aşinayız ama Battlelore’un çok sade olması, hex tile yerleştirerek haritayı değiştirebilmemiz, kurulum kolaylığı filan hepsine bayılmıştık. Araştırınca Memoir ’44 oyununu öğrendik ama bir türlü denk gelip de alamadık. Ta ki geçen sene gruba düşene dek.
Memoir ’44, C&C sisteminin bütün güzelliklerine sahip. Ayrıca, Days of Wonder sağolsun; kaliteli minileri, en elegant kart tasarımı ve insert’lü bir kutusu var. Ana oyunda 16 senaryo var, her senaryonun altında tarihsel bilgiler var (ki ben bu kural kitabı anlayışının hastasıyım). Arkalı önlü 44 terrain Hex tile var. Böylece haritanıza yollar, yerleşim yerleri, hendekler koyabiliyorsunuz. Harita üç bölüme ayrılıyor: sol, orta ve sağ. Bir bölümdeki bir birimi oynamak için o bölümle ilgili bir command (komuta) kartı gerekiyor. Bölümlerin sınırındaki hex’lerde duran birimler, her iki bölümün komuta kartlarıyla da oynanabiliyor. Pusu kurma, karşı saldırı gibi hamleler kartlarla yapılıyor. Her iki oyuncu aynı kart destesinden kart çekiyor ve ana oyundaki birimlerin çoğu da asimetrik değil (mesela Alman ve Amerikalı piyade özellikleri aynı); bu da öğrenirken bir kolaylık. Savaşın farklı cephelerini konu alan birçok exp var, onlarda olabiliyor asimetrik birimler. Ayrıca terrain çeşitliliği için Terrain Pack exp var. Genişlemeye müsait ama ana oyun, C&C sisteminin en basit oyunu sanırım. O yüzden bu sistemi denemek istiyorsanız, Memoir ’44 başlamak için çok ideal.
Bizim evde kutu oyunları genelde punchlanıp kaldırılmaz; hele de dişimize göre bir oyunsa şöyle bir iki hafta masada kalır, sindire sindire oynanır. Oyunun içine girmeyi artıracak faktörler varsa devreye sokulur, ne bileyim; bir kitap olur, çizgi roman olur, bir film ya da dizi olur. Memoir ’44 eve gelince, 2001 yapımlı Band of Brothers dizisini seyredelim dedik. Önce bir senaryo oynuyoruz (bazen iki hatta üç defa oynuyoruz aynı senaryoyu, şöyle yapsam ne olurdu acaba diye görmek için), sonra bir bölüm Band of Brothers. Her bölümün başında da, dizi çekildiği sırada 80'li yaşlarında olan gaziler konuşuyor. Hele de olayları Medic’in gözünden anlatan bir bölümü var; bence dizi tarihinin en güzel bölümlerinden. Ertesi günkü oyunda elime medic kartı gelince, bir durdum şöyle. Boğazıma bir düğüm oturdu. Arkadaşlarının… arkadaş olur mu, kardeşlerinin, kollarını, bacaklarını, ciğerlerini kurtarmak için çırpınıp duran “Doc” Roe’yu andım. Nazileri bir güzel yenince o gün ayrı bir gurur duydum kendimle.
Haritadaki minik minik adamlar, bir zamanlar yaşamış kanlı canlı insanları temsil ediyorlar. Bu muharebeler gerçekten yaşandı. O yüzden her bir tarihsel savaş oyunu aynı zamanda bir tarih dersi. Bir yandan çok eğlenip, bir yandan da gerçek, anlamlı ve aslında çok da gerekli şeyler öğreniyor insan.
Yazıyı, Da Vinci’nin salt ticari kaygılarla değil, biraz da ülkemizde wargaming’in gelişmesine katkı sunmak için elini taşın altına koyarak yaptığı yatırımın karşılık bulması dileğiyle bitireyim. Bu çok özel deneyimi kaçırmayın arkadaşlar. Herkese iyi oyunlar!